Ana içeriğe atla

AKIL ÇAĞI/ ÖZGÜRLÜK YOLLARI- 1 ve EN UZAĞINDAN UNUTUŞUN

JEAN- PAUL SARTRE -AKIL ÇAĞI/  ÖZGÜRLÜK YOLLARI-1




   Jean Paul Sartre' nin üç ciltten oluşan serisinin 1941 yılında biten birinci kitabı Özgürlük Yolları -1 Akıl Çağı romanını yeni okudum ve tabii ki kitabın etkisi altında kaldım. Ardından kısa bir zaman sonra Patrick Modiano' nun  1996 yılında yayımlanan En Uzağından Unutuşun romanını okumakla farkında olmadan süper bir sıralama yapmışım. Akıl Çağı' nın kendine has o havasından sonra En Uzağından Unutuşun kitabı onun devamı gibi geldi bana.





   Jean Paul Sartre' nin Akıl Çağı 1930' larda geçiyor olsa da sanki günümüzden bahsediyor hissi veriyor zaman zaman. Ana karakterimiz Mathieu. Mathieu' yu anlayabilmek hem çok kolay hem de çok zor. Bazı mevzularda verilecek kararın ne olması gerektiği apaçık görülürken bile tam tersi yönde düşüncelere kapılmasıyla okuru çok güzel yanıltıyor.

   Fransa' da öğretmenlik yapan Mathieu' nün özgürlük anlayışının neler olabileceğini okuyoruz. Özgürlüğün herkese göre değişen algısını.

    Ivich' e âşık olan Mathieu sevgilisi olan  Marcelle' in hamile kaldığını öğrenir ve  bebeği aldırmak için çareler arar. Hiç güven vermeyen bir kadının, pis şartlar altında tehlikeli olabilecek bir işlem yapmasına hiç sıcak bakmaz ve Marcelle' e daha sağlam birini bulmak için söz verir. Kitap boyunca Marcelle' i evindeki dört duvar odasının içindeki o yatağın üstünde oturması dışında hiçbir yerde okumuyoruz, bilmiyoruz.

   Yaşı küçük ve sorunlu biri olan Ivich ve Ivich'in ağabeyi Boris ise Mathieu' nün öğrencileridir.
Boris' in Mathieu' ya olan hayranlığını ondan yaşça büyük, sahnede şarkıcılık yapan Lola hisseder ve bunu Boris'e de söyler. Lola' nın saplantılı duygularından sık sık bunalan Boris hakkında Sartre' nin anlatımı beni en çok etkileyen yerlerden. Bir insanın duygu durumlarındaki ani değişiklikleri, düşüncelerin beyninde nasıl bambaşka konulara savrulup geçiş yaptığını ve bunun hâl hareketlerdeki yansımalarını tam gerçekleştiği gibi okuyoruz. Ne abartı, ne de o hissi yaşatmaktan uzak. Ayar çok ince.

   Ivich karakteri çok sıradışı. Mathieu' nün aşkını sorgulatıyor romanın sonuna kadar. Sartre neden böyle bir karakter yaratmak istemiş olabilir? Hareketleri, duygu durumları dengesiz, sorunlu bir genç arkadaş kendileri. Tavırlarından asla taviz vermiyor. Gerek Mathiue' ye gerek başkalarına. Küçük bir iması, bakışı, susuşu Mathieu' yu kıvrandırmaya yetiyor. Saygısını ve mesafesini bir iki deneme dışında hiçbir zaman bozmuyor Mathieu Ivich' e karşı.

   Ivich çağırsa peşinden koşan, onun istediği olsun diye ince düşünüp, kibar çizgisini bozmayan Mathieu Marcelle' in hamileliğini sonlandırmaktan başka bir seçenek düşünemez tabii ki. Ama bunu Ivich için değil yaşamak istediği sabit olmayan bir hayatın getirdiği planlara uymadığı için, özgürlüğünü kaybetmemek için ister. Tek derdi kürtaj için gereken parayı bulmaktır. Hem o pis evde Marcelle' in canını tehlikeye atmak istemez hem de arkadaşı aracılığıyla bulduğu bir doktordan bu işi sonlandırmak için para denkleştiremez. Konuşmadığı, anlaşamadığı ağabeyi ile de konuşmak için bir umut ofisine gidip eli boş ve ona daha çok öfkeli olarak evine geri döner.


 Mathieu' nün arkadaşı olan  Danial' i kokulara karşı hassasiyetiyle çokça görüyoruz. Parası olmasına rağmen vermek istemeyip bunu gizler.  Marcelle ile gizli görüşmeleri olan Danial Marcelle' e Mathieu' yu evliliğe ve çocuğa ikna ettireceğini söyler. Marcelle karakterinin bebeği ne derece istediğini biz de o satırlarla daha iyi anlamış oluyoruz.

 Mathieu' nun paraya ihtiyacı olduğunu öğrenen Boris çok sevdiği Mathieu' ya yardım etmek için Lola' nın çok parası olduğunu, ödünç alırlarsa Lola' nın bunu fark etmeyeceğini söyler. Çocuktan kurtulma isteği Mathieu' ya hırsızlık bile yaptırtır sonunda. Bunu bir şekilde Marcelle' ye söylediğinde evlilik teklifi bekleyen Marcelle' in yıkılan hayaliyle beliren öfkesiyle anlamış olur onun en başından beri ne istediğini.

   Mathieu bu işin artık bittiğini kendisine ve Marcelle' e söylese de yalnız kaldığında düşünceleri ters yönde ilerler, vicdanıyla başbaşa kalır.  Marcelle' in bunları hak etmediğine, özgürlüğünün burada son bulması gerektiğine inandırır kendisini.  Ama hesapta olmayan, hiç beklemediği haberler de yüzüne tokat gibi çarpar. Sadece erkeklere ilgisi olduğunu düşündüğü Daniel, Marcelle ile evleneceklerini söyler Mathieu' ya. İnanmakta zorlandığı bu gerçekle aslında kurtulmaya çalıştığı kadını kıskanmaya başlar ve kendini sorgular:


"İnsan bir kadını terk ettiği için özgür olmaz."

"Yalnız kalıyorum, yalnız, ama eskisinden daha özgür değil!"



   Sartre Pariss doğumlu. (1905-1980) 1964 Nobel Edebiyat Ödülünü reddetmiştir. 304 sayfalık 1945' de yayımlanan Akıl Çağı romanının  Türkiye' deki Can Yayınları ilk basım yılı 1996. Elimdeki 2008 yılı 5. basımı. En son Ocak 2018' de 16. basımında görünüyor. Fransızca' dan Gülseren Devrim tarafından çevrilmiş.



PATRICK MODIANO  - EN UZAĞINDAN UNUTUŞUN




   Kitap o kadar sakin başlıyor ki, hiç kıpırdamayıp, sakinliği bozmadan kitabın içindeki zamana bırakıyorsunuz kendinizi. 


   Henüz 18 yaşına basmamış yazar olmak isteyen ana karakter Paris' te kitap satarak ayakta kalmaya çalışır. Bir otel odasında yaşayan ve  kumar oynayarak çok da fazla para kazanmayan iki sevgili Van Bever ve Jacqueline ile tanışır. Yazar Jacqueline' nin eksenine girer kısa zamanda. Hakkında öğrenebildiği ve aralarında özel bir bağ oluştuğunu düşündüğü tek sır Jacqueline 'nin  kış sonu Paris' ten ayrılıp Mayorka' ya gitmek istemesini kendisine söylemesidir.

   Van Bever' in şehir dışına gittiği zamanlarda genç yazar ve Jacqueline ile aralarında yeni bir sır, ilişki başlar. İlişkilerini gizli tutmalarının yanı sıra Jacqueline hep mesafeli bir tavır sergiler gence karşı.. Dolayısıyla biz de hiçbir zaman okuyucu olarak ne olup bittiğini tam öğrenemiyor, tahminlerle kitaba devam ediyoruz. 

   En Uzağından Unutuşun romanı gerçekten tam anlamıyla birbirlerinin hayatlarına aniden dahil olan insanları, kısa zamanlarda yakınlık ya da uzaklık kurmalarını duygusal değişimleriyle birlikte anlatıyor.

   Jacqueline' nin istediği Paris' ten kaçış planını gerçekleştirmek için yeni tanıştıkları bir adamın ofisinden bir miktar para çalmaya karar veririler ve Londra' ya giderler. Reşit olmamış, yeteri kadar paraları olmayan bu iki genç kalacak bir oda bulmakta çok sıkıntılar yaşar. Yaşlarını ve sevgili olup olmadıklarını önemsemeyen ender yerlerden olan bir otelde tuttukları oda pis kokusundan, küf tutmuş duvarlarından dolayı günlerinin mümkün olduğunca büyük bir kısmını
sokaklarda geçirtir onlara. Karşılaştıkları bir kız (Linda) onları bir adamla (Peter Rachman) tanıştırınca (kaldıkları otelin sahibi) adam iki gence başka bir yerde oda verir. Hatta zaman zaman zarfla para bırakır Jacqueline adına. Rachman' in güvenilmeyecek biri olduğunu bilen genç yazar Jacqueline' in buna göz yummasına karşı gelemez.

   Kitabın başlarında hep hikayede kalacağını düşündüğümüz Van Bever' siz bir hayata geçiş yapıyor karakterler. Ve bir gün Jacqueline ortadan kayboluyor.

    Keyifle okuduğum roman yıllar sonrasının bugününe geçiş yaptığında tadım kaçtı. Çünkü yine her şey beklenmedik şekilde oldu. Okur olarak bu sert geçişi hiç beklemiyordum. Daha doğrusu bende uyandırdığı duygu Patrick Modiano' nun kitabı yazarken canı sıkılmış da kesip atmış gibi olduğu. Yazar gençliğinin üç-dört ayını paylaştığı maceralı ve sıkıntılı ama umutlu, âşık günlerinden yıllar sonra bir 15 yıl kadar sonra Jacqueline' i ilk  kez bir davette görür, ismi değişmiş ve evli olarak bulur Jacqueline' i. Jacqueline ise onu ilk önce tanımamış gibi davransa da konuşurlar kısa bir müddet. Bu Jacqueline' i gördüğü son gün olur çünkü Jacqueline tekrar izini kaybettirir. Ama bunun yazar için eskisi gibi bir yıkım olmadığını biliyoruz.

   Patrick Modiano' nun kaleme aldığı sokaklar, caddeler, harabe evler, pis oteller, şehrin kokuları, yoksulluk ile birlikte oralarda yaşattı her bir olayı bana. En sevdiğim şey gençlerin bilinmeyene doğru yaptıkları cesur mücadeleleriyle birlikte caddeler, mahalleler, iklimler oldu. Film karesi gibi yazılan her yer gözümün önünde. 







   1945 Paris doğumlu Patrick Modiano 2014 Nobel Edebiyat Ödüllü bir yazar. En Uzağından Unutuşun' u Peter Handke' ye ithaf etmiş. Şiirsel bir dil kullanarak fark yaratmış eserlerinde. 134 sayfalık En Uzağından Unutuşun kitap çevirisi Tahsin Yücel' e ait. 1996' da yayımlanan roman ülkemizdeki ilk baskısını 1998 yılında yapmış. Bendeki 2. baskısı ise 2014 yılından. Şu an Şubat/ 2018 ile 4. baskısında görünüyor. Kesinlikle daha çok okunmayı hak ediyor. Türkiye' de çevirisi yapılmış kitapları; 1997 baskılı Bir Gençlik, Kötü Bir İlkbahar, Bir Sirk Geçiyor, Yıkıntı Çiçekleri. Kesinlikle alınacaklar listemde. Ayrıca yazarın Babam ve Ben isimli bir çocuk öyküsü de var. Patrick Modiano için yazacaklarım bu yazı ve bu kitapla sınırla kalmayacak gibi görünüyor. Henüz çok araştıramasam da okuduğum hayat hikayesiyle bu naif yazıların sebebi de ortaya çıkıyor çünkü.

   Patrick Modiano her kitabında aslında aynı kitabı yazdığını söylüyor! Çok ilginç bir bakış açısı ve itiraf. Bir de ekşi sözlükte gördüğüm bir cümle bu kitap için tam yerinde olmuş, kesinlikle katılıyorum: "Dünyanın en güzel hayatlarını anlatmaz ama yine de o hikayelerin birinde yaşamak güzel olurdu."


   Jean Paul Sartre Akıl Çağı/ Özgürlüğün Yolları ve Patrick Modiano En Uzağından Unutuşun... Okumayanlara tavsiyemdir. Okuyanların yorumlarını beklerim.

Herkese iyi okumalar diliyorum💙







Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KİM BU LP?

Laura Pergolizzi yani LP ve Lost On You! Hâlâ dinliyorum. Aylar geçiyor, yıl geçiyor dinlemeye doyamıyorum. En fazla iki gün dinlesek sıkılıp çöpe attığımız şarkılar arasından ne kadar dinlesen değeri düşmeyen bir şarkı bulmak büyüleyici değil mi? Her dinlediğimde etkileniyorum. Bu nasıl ses, bu nasıl seslendirmek.                                                                  Çoğu kişi gibi onu Lost On You şarkısı ile tanımış olsam da devamında dinlediğim hiçbir şarkısına bu olmamış, bir bu kötü, bak bunu yapamamış işte diyemedim. Her bir bestesi ruhuna işliyor insanın. Hem kendisini anlatmak, sesini, tarzını övüp övüp bitirememek istiyor hem de çok popüler olmasını istemiyorum. (Sanki değil de!) Ben de herkes gibi ilk dinlediğimde erkek olduğunu düşünmüştüm. Şaşırılmayacağı üzere herkes sanatından önce cinsiyetiyle ilgili bir araştırmaya dalıyor. Kendisi 18 Mart 1981 doğumlu, Amerikalı, eş cinselliğini gizlemeyen, aynı zamanda şarkı sözü yazarı, şahsına münhasır, özgür bi

Karl Ove Knausgaard ve Aşık Bir Adam

KARL OVE KNAUSGAARD' IN KAVGASI Karl Ove Knausgaard. 1968, Norveç, Oslo doğumlu bir yazar. Kendi hayatını kaleme aldığı toplamı 6 ciltten oluşan Kavgam serisiyle 2009 yılında okurla buluştuğunda ünü Norveç'ten başlayıp kısa zamanda dünyaya yayıldı.  Öyle ki 2009 yılında beş milyon nüfuslu Norveç'te yarım milyonluk bir satış gerçekleşmiş. Ardından 30'u aşkın dile çevrilmiş Kavgam serisi. Kitapta geçen her karakter, her olay gerçek. Elimizde tuttuğumuz canlı kanlı yaşayan bir hayat. Bu durum da tabii kitap çıkar çıkmaz ailesi ve karısıyla mahkemelik ediyor onu. Linda hiç şüphesiz derhal boşanmak istiyor, yıl 2009. Ama kitabı okuyanlar şaşırmayacaklardır boşanmadıklarına...     'Kitabevinde Bu Hafta' yazımda Kavgam için yapılan web sayfasından bahsetmiştim. Buraya da Aşık Bir Adam için Monokl Edebiyatın hazırladığı sayfayı bırakıyorum. Sayfadaki kıpkırmızı gül arka fonun üstüne konulan kitabı görmez olaydı gözlerim keşke. Neden ki böyle şeyler, ü